IŞINSU KESTELLİ : TEKSTİL SEKTÖRÜNDE Kİ İŞGÜCÜ KAYBI 100 BİNİ AŞTI

İzmir Ticaret Borsası Temmuz ayı olağan meclis toplantısı Ömer Gökhan Tuncer Başkanlığında gerçekleşti, Çok önemli başlıkların konuşulduğu oturum da Ticaret dünyası için önemli Misafirler vardı, Türk Eximbank Bölge Müdürü Sayın Gülom Timurhan ve Kredi Garanti Fonu Bölge Müdürü Sayın Yusuf Buğra Yüksek konuk oldular ve üyeler için önemli bilgiler verdiler,

IŞINSU KESTELLİ : TEKSTİL SEKTÖRÜNDE Kİ İŞGÜCÜ KAYBI 100 BİNİ AŞTI

Toplantıda İTB yönetim Kurulu başkanı Işınsu Kestelli ülkemizde yaşanan önemli sorunlara değinerek önlem almanın önemini anlattı,

IŞINSU KESTELLİ ;

İlimizin başarılı yöneticilerinden, Türk Eximbank Bölge Müdürü Sayın Gülom Timurhan’a ve Kredi Garanti Fonu Bölge Müdürü Sayın Yusuf Buğra Yüksek’e Meclis toplantımıza katılımları nedeniyle teşekkür ediyor ve hoş geldiniz diyorum.
Finansmana ulaşmanın çok zor olduğu bir dönemde iş dünyamız için büyük önem taşıyan iki kurumumuzun güncel programları hakkında verecekleri bilgiler bizler için çok kıymetli.
Kendilerine bugün bizlere ayırdıkları değerli zaman için teşekkür ediyorum.


EKONOMİK PERFORMANSIMIZ YÜKSEK GELİR GURUBUNA YÜKSELMEMİZE ENGEL OLDU
Uluslararası Para Fonu IMF, dünya ekonomisine ilişkin görüşlerini paylaştığı Ekonomik Görünüm Raporu’nu geçtiğimiz günlerde yayınladı.
Raporda, 2024 yılı küresel ekonomik büyüme tahmini nisan ayında açıklanan yüzde 3,2 seviyesi ile aynı tutulurken, 2025 yılı tahmini çok küçük bir artışla yüzde 3,3 olarak güncellendi.
Enflasyondaki düşüşün küresel anlamda yavaşladığı belirtilen raporda, özellikle hizmet sektörü kaynaklı enflasyonun katılığına vurgu yapılıyor. 
Türkiye ekonomisi için yapılan tahminde ise 2024 büyümesi yüzde 3,1'den yüzde 3,6'ya yükseltilirken; 2025 beklentisi yüzde 3,2'den yüzde 2,7'ye düşürüldü.
İlk çeyrekte gerçekleşen yüzde 5,7 büyümeyi düşündüğümüzde bu yıl hem IMF beklentisinden hem de Orta Vadeli Program hedefi olan yüzde 4’ten daha yüksek bir büyümenin gerçekleşmesini bekleyebiliriz.
Ancak, beklentileri aşabileceğimizi düşünsek bile bu büyüme oranları ülkemizin ulaşmak istediği refah ve kalkınma hedefleriyle uyumlu değil.
Son on yılda gerçekleşen ortalama yüzde beş seviyesindeki ekonomik büyüme performansımız düşünüldüğünde orta gelir tuzağına takılı kaldığımızı söylemek mümkün.
Milenyumun özellikle ilk on yılında orta gelir grubuna yükselmemize, 2014 yılında yüksek gelir grubu sınırına dayanmış olmamıza rağmen sonrasındaki düşük ekonomik performansımız yüksek gelir grubuna yükselmemize maalesef engel oldu.
Bir üst sınıfa çıkmak için, sürdürülemez alışkanlıkları terk edip yüksek verimlilik odaklı, katma değer yaratan bir ekonomik yapıya dönüşmek zorundayız.
Bu konuda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin vakfı olan TEPAV tarafından geçtiğimiz mayıs ayında “Türkiye’de Hangi İller Bölgesel Kalkınma Tuzağında?” isimli araştırma yayınlandı.
Araştırmaya göre, yeşil ve dijital dönüşüm, hızla gelişen yapay zekâ, göç ve yaşlanan nüfus yapısı gibi gerçeklerin ortaya çıkardığı geçiş dönemini ulusal düzeyde olduğu kadar bölgesel ve yerel düzeyde de başarıyla yönetmemiz gerekiyor.
Ankara’nın en yüksek kalkınma tuzağına sahip olan il olduğu, İstanbul’un kalkınma tuzağı riskindeki iller arasında yer aldığı çalışma sonucuna göre İzmir’in kalkınma tuzağında veya riskinde olmadığı hesaplanmış durumda.
Bunun kentimiz açısından dikkate alınması gereken çok önemli bir çıktı olarak görülmesi gerektiği kanaatindeyim.
Şehrimizin kalkınması ve tarih boyunca olduğu gibi gelecekte de bir çekim merkezi olmaya devam etmesi için bu çalışma sonuçlarını iyi okumamız ve tüm dünyanın gündemindeki yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerini yerelde iyi yönetmemiz gerektiğini düşünüyorum.

TEKSTİL SEKTÖRÜNDE Kİ İŞGÜCÜ KAYBI 100 BİNİ AŞTI
Ekonomik büyümede ortalama bir performans yaşanırken, enflasyon ve finansman maliyetlerinin yüksek olması iş dünyasından hane halkına kadar hepimizi olumsuz etkilemeye devam ediyor.
Haziran ayında baz etkisinin de devreye girmesi ile enflasyonda bir düşüş yaşandı ve Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 71,6’ya geriledi.
Merkez Bankası da geçen hafta yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında faiz oranlarında değişikliğe gitmedi ve politika faizinin yüzde 50’de sabit tutulmasına karar verdi.
Açıklandığı gibi, kamunun yönetip yönlendirdiği fiyat ve vergi ayarlamaları ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler nedeniyle aylık enflasyon, temmuz ayında beklentilerin üzerinde artacak görünüyor.
Bununla birlikte Merkez Bankası, enflasyonda "belirgin ve kalıcı" bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yaklaşana kadar sıkı para politikasının devam ettirileceğini açıkladı.
Son gelişmeler faiz oranlarındaki düşüş beklentisinin de bir miktar ötelenmesi anlamına geliyor.
Gerçekçi olmak gerekirse içinde bulunduğumuz ekonomik durumda bırakın işleri büyütmeyi mevcut işleri sorunsuz devam ettirmek bile çok güç.
Birçok sektörde buna şahit oluyoruz.
Örneğin son bir yılda, tekstil ve hazır giyim sektöründeki 100’ün üzerinde firmamızın işlerini Mısır’a taşıdığı, sektördeki işgücü kaybının 100 bini aştığı ifade ediliyor.
Ekonomik istikrarsızlığın neden olduğu bu durumun sektörde ve bağlantılı iş alanlarında nasıl bir etkisinin olacağını orta ve uzun vadede çok daha net görüyor olacağız.
Böyle durumlarda ihracat; işlerin sürmesi, istihdamın olumsuz etkilenmemesi için adeta bir emniyet supabı görevi üstleniyor.
Ancak, ihracatçılarımızda maliyetlerdeki artış ve döviz kurlarındaki eksik değerlenme nedeniyle küresel piyasalarda rekabetçi olamadıklarından şikayetçiler.
Bunu dış ticaret rakamlarında da görebiliyoruz.
Yine tekstil ve konfeksiyondan örnek vermek istiyorum.
Son üç yılın ilk beş ayları itibariyle sektörün toplam ihracatı geriliyor.
Nitekim, 2022 yılının ilk beş ayında 14,1 milyar dolar olan tekstil ve konfeksiyon ihracatı, 2023 yılında 13,4 milyar dolara, 2024 yılında ise 12,7 milyar dolara gerilemiş durumda.
Genel ihracatımızda benzer bir gerileme söz konusu olmasa da son 2 yılda 250-260 milyar dolar seviyelerinde sabitlenmiş gibi görünüyor.
İlk beş ay verileri de 2024 yılının tamamında bu seviyelere yakın bir ihracat gerçekleştireceğimizi işaret ediyor.
Buradan şu çıkarımı yapmak sanırım yanlış olmayacaktır.
Eğer ülke olarak, biraz önce değindiğim orta gelir tuzağından çıkış gerekliliklerini yerine getirmez, yani; yükte hafif pahada ağır, katma değerli ve birim değeri yüksek ürün ihracatımızı artıramazsak, ihracatımızın doğal artış sınırlarına yaklaşmış olabiliriz.
Ancak bu konuda da durumun iç açıcı olmadığını görüyoruz.
İhracatımız 2024 yılının ilk yarısında da yüzde 2 artarak 125,4 milyar dolara yükseldi.
Ancak kilogram başına ihracat değeri yüzde 11,3 düşüşle 1,57 dolardan 1,42 dolara geriledi.
26 sektörden 10’unda kilogram başına değer düşerken 2’sinde aynı kaldı.
Sanayi ürünleri ihracatı yüzde 12,1 değer kaybı ile ilk sırada yer aldı.
Tarım ürünlerinde kilogram başına ihracat değeri yüzde 6,4 düşüşle 1,30 dolar olurken, sanayi ürünlerinde kilogram başı değer 1,74 dolar olarak gerçekleşti.
Ülkemiz adına bu asla göz ardı edilmemesi gereken bir konu.
Eğer gelişmiş ülkeler arasındaki yerimizi almak istiyorsak yükte hafif pahada ağır üretim alanında mesafe kat etmeyi başarmalıyız.
Çin ve Polonya’nın kilogram başına ihracat geliri bizim iki katımıza ulaşmışsa durup düşünmekten daha fazlasını yapmak zorundayız.
Bu bizim için olmazsa olmaz bir konu.
Çünkü, Türkiye olarak Çin, Hindistan, Vietnam, Mısır ve benzer daha birçok ülke ile ucuz işgücüne dayalı fiyat rekabeti yapma şansımız artık mümkün değil.
Açıkçası bu tarz bir rekabet avantajı sağlamayı da hiçbirimiz istemeyiz.
Toplumun tüm kesimlerinin refah içinde yaşadığı, kişi başına düşen gelir seviyesinin 30-40 bin doların üzerine çıktığı bir ekonomik yapıyı tesis etmek hepimizin önceliği olmalıdır.
Ancak bu şekilde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine çıkabiliriz.

DÜNYA "SIFIR AÇLIK" HEDEFİNDEN UZAKLAŞIYOR

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir diğer önemli rapor Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun her yıl yayınladığı “Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu” raporu oldu.
Rapora göre; yüksek açlık, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme seviyelerindeki olumsuz seyir, dünyayı, Birleşmiş Milletler 2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan “Sıfır Açlık” hedefinden her geçen gün uzaklaştırıyor.
2023'te 713 ila 757 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya kaldığı tahmin ediliyor.
Bu sayı dünyadaki 11 kişiden birine ve Afrika'da ise her beş kişiden birine karşılık geliyor.
Covid-19 salgını sonrasında küresel düzeyde keskin bir şekilde artan gıda güvensizliği son üç yıldır aynı seviyede.
2023 yılında, küresel nüfusun tahmini yüzde 29'unu ifade eden 2,3 milyar kişi orta veya şiddetli derecede gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kaldı.
Tüm bu olumsuzluklara ilave olarak tarım ve gıda üretimi için önemli riskler barındıran küresel iklim krizinin etkileri de her geçen artıyor.
Avrupa Birliği'ne bağlı İklim Değişikliği Gözlemleme Ajansı'nın geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, dünya genelinde 21 Temmuz Pazar günü, yakın tarihin en sıcak günü olarak kayıtlara geçti.
Bizler de günlük yaşamlarımızda buna açık bir şekilde şahit oluyoruz.
Diğer taraftan, tarımsal üretimin yüksek sıcaklıklardan olumsuz etkilendiğini gözlemliyoruz.
Bölgemizin kıymetli ürünlerinin hasat dönemine yaklaştığımız bu zamanlarda sıcaklıkların tarla ve bahçelerde 50 derecelere ulaşması ürünler de farklı etkilere yol açıyor.
Bazı ürünlerde önceki yıllara göre erkencilik, bazılarında meyvelerin erken olgunlaşmasından kaynaklı zararlı etkilerinin artması, bazılarında ise susuzluk kaynaklı verim kayıpları meydana geldiğini görüyoruz.
Kısacası yaşadığımız bu iklim krizinin beraberinde getirdiği rekor sıcaklar, üretimden-tüketime, depolamadan-tedariğe kadar birçok aşamada sektörü olumsuz etkilemektedir.
Bu etkilerin azaltılması ve yönetilmesi, tarım sektörünün sürdürülebilirliği ve gıda güvenliğinin korunması için hayati önem taşımakta.
AVRUPA DİJİTAL İNOVASYON MERKEZLERİ AĞINA DAHİL OLDUK
Bu zorlukların arasında bir güzel haberi sizlerle paylaşarak konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Uzun ve detaylı bir ön çalışmanın ardından şirket kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz, çok yakın zamanda girişimci kabulüne başlayarak faaliyete geçecek olan İzmir Tarım Teknoloji Merkezi çok önemli bir başarıya imza attı.
İTTM öncülüğünde aralarında Borsamızın da yer aldığı sekiz ortak kurum tarafından yapılan başvuru sonucunda “AgrInnovate European Digital Innovation Hubs (EDIH)” isimli projemiz ile, kısaca ADİM olarak adlandırılan Avrupa Dijital İnovasyon Merkezleri ağına dahil olmaya hak kazandık.
Kâr amacı gütmeyen ADİM'ler; yatırım öncesi test, eğitim ve beceri geliştirme, yatırım bulma desteği, ağ oluşturma ve inovasyon ekosistemlerine erişim gibi hizmetler sunuyor, aynı zamanda Avrupa ADİM ağına da birer erişim noktası olma görevini üstleniyor.
AgrInnovate EDIH projesi, Türkiye'de tarımda dijitalleşme sürecini destekleyerek, tarım ve gıda sektörlerinin dijital dönüşümle modernize edilmesine katkı sağlamayı ve bu geçiş için ekosistem bileşenlerinin dijitalleşmesini hızlandırmayı hedeflemektedir.
Yüzde 50’si Avrupa Birliği hibesi olmak üzere toplam 2 milyon Euro bütçeli projemiz ülkemizden seçilen beş projeden birisi oldu.
Bu vesileyle projenin hazırlanması aşamasında desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı’na ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, bizlere inanarak projemize dahil olan ortaklarımıza ve projenin hazırlanmasında emeği olan Borsamız ve İTTM ekip arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Son olarak, cuma günü görkemli bir açılış töreniyle resmen başlayan Paris 2024 Yaz Olimpiyatlarında mücadele eden tüm sporcularımıza başarılar diliyorum.
Umarım madalyası bol bir olimpiyat yaşarız.
Bu vesile ile de ülkemizin bu tür Uluslararası Spor Organizasyonlarına ev sahipliği yapması konusundaki temennimizi de bir kez daha ifade etmek isterim.
Paris’i ve yarattığı etkiye özenmemek mümkün değil.
Güzel haberlerimizin, bolluk ve bereketin yoğun olduğu bir Ağustos ayı geçirmeniz temennisi ile sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyorum

İZMİR (UHA) - AYDAN YALÇIN

BELEDİYELER

EKONOMİ