ÇOK ACİL ARANIYOR: RİKKAT!

Yaşadıklarımızdan ders almak zorundayız…

İnsanoğlunun en büyük zaafı, travmasal hadiseler sonrasında bile yaşamına kaldığı yerden “hiçbir şey olmamış” gibi devam etmesi.

Deprem büyük bir felaket.

Bu konuda kimsenin şüphesi yok.

Beşer olarak doğada yaşam sürdürdüğümüze göre, doğanın kurallarına göre hareket etmek durumundayız.

Bazen, demek ki istediğiniz kadar “ileri ve yüksek” teknolojik devrimlere imza atın ama doğanın yıkıcı ve yerle yeksan eden gücüne eşdeğer bir hayat düzeni tesis edemeyince…

Öngörülemeyen şeylerle karşılaştık oluveriyor, yaşanan tabiat hadiseleri…

Bilimsel ve ilimsel faaliyetler içinde olup da bu birikimli değer yaratan gelişmelerden “hayat sürdürmek” noktasında faydalanamayınca, çaresiz kalınan her vaka dinî açıklamalarla izah edilmeye çabalanıyor.

Çalışıp çabalayacağız.

Şu bir gerçek…

İnsanlar belki de farkında olmadan, istemsizce yine fani yaşamlarının hayhuyuna ram olacaklar.

Gülüp neşeleneceğiz…

Gezeceğiz… Kitap okuyacağız… Dizi ve sinema izlemeye devam edeceğiz… Çünkü, insanın donanımı belli bir zamandan sonra, başına gelenleri belleğine yedekleyip, reset düğmesine basarak yaşam koşuşturmacasına kendisini teyelleyiveriyor.

Yapıp ettiklerimizde eğer orta ve uzun vadede yaşanabilecek menfi ve olumsuz gelişmeleri nazariyeye almadan hareket edersek, bundan sonra her doğa temelli hadiselerden sonra da, şimdi yaşadığımız akıbete benzerlerini tecrübe etmeye devam edeceğiz.

***

Bizim gibi geleneksel toplum olmanın karakteristik niteliklerini yaşamının her zerresine nakşeden milletler, nedense yaşananları duygusal boyutlarıyla değerlendirme cihetine giderler.

Son yaşadığımız KAHRAMANMARAŞ merkezli yıkıcı zelzeleler nihayetinde de toplumumuz şuur kaybı ve akıl tutulması yaşadı. Karşılaştığı tabloyu, ya kendi yaşam öğretileriyle ya da mensup olduğu cemaat/cemiyet değerleriyle “okumaya meyletti”.

Gerçekten de Kahramanmaraş merkezli zelzelenin üzerinden üç haftaya yakın zaman geçti…

İnsanımız; Türkiye Cumhuriyeti’nin birer onurlu yurttaşları, deneyimlenmiş büyük acıyı unutarak, yine kin ve nefret ile nifak tohumu ekimlerinin albenisine kapılarak, özellikle sosyal medyayı soluk alınamayacak bir hâle getirdiler.

Aklı başında bazı yorumcuların analiz ve tespitlerine ben de katılıyorum: Toplum içine döşenen bölücü ve yıkıcı fay hatlarıyla nasıl mücadele edeceğiz, bil(e)miyorum.

Yahu gerçekten de dünya baronlarının bizim için çok fazla taktik geliştirmelerine gerek yok. Şunu kabul edelim, emperyalizm bu topraklarda ne huzur ister ne refah ne de barış ile çevresine çarpan etkisi yapan bir devlet/ülke.

***

Depremden beridir sayısızca komplo teorisi diyebileceğimiz açıklamamalar yapılıyor. Evet, deprem bir doğal afettir. Doğal afet bölgelerinde, bilim insanlarının açıklamalarını ve ikazlarını dinlemek ve dikkate almak durumundayız.

Yerbilimci insanlarımızın uyarıları doğrultusunda yerleşme ve imar ile bir düzen kurmak mecburiyetindeyiz.

Hani diyorlar ya, alanında söz sahibi deprembilimci/yerbilimci/jeofizik insanları, bizler şu kadar yıldır depreme bahse olan yerler/bölgeler için uyarılarımızı yaptık ama maalesef sözümüzü dinletemedik.

Bence, gelecek dönemlerde/gelecek dönemler için, sosyolog, psikolog ve siyaset bilimcilere de “kulak kesilelim”.

Çünkü, tıpkı yapılan çürük binalar gibi ya da sırf dünyevî zevkimiz yani daha fazla maddiyat için inşa ettiğimiz binalardan çaldığımız malzemeler gibi, değer yargılarımızdan ve birbirimize yaklaşma yeteneğimizden de çalıyoruz…

Çok acil insan hasleti aranıyor:

RİKKAT.      

BELEDİYELER

EKONOMİ