İktidarlar değişse de Türkiye’de nedense, olması gereken huzur ve barış düzeni yakalanamıyor.
Yıllarca koalisyon hükümetlerinin olduğu dönemlerde şikâyet konularının başında…
Parçalı yapılı iktidar teşkilinden dolayı, ülkeyi yönetme hususunda istikrarın ve sürdürülebilirliğin yakalanamadığı, kamuoyunun sürekli sakız gibi çiğnediği olgular idi.
Türkiye, 2002 yılına değin kâh sağ iktidarlarca kâh koalisyon teşkilleriyle yönetildiğinden ötürü ve ülkemizde artık bir heyula gibi sunulan “askerî vesayet” ile “jüristokratik vesayetin” siyaset kurumu içinde “müesses nizam” olarak varlığını sürdürmesi, sözde “demokratik bir rejim” varmış görünse de, uygun görülen siyasetçilerin iç işlerinden fazlasına müdahil olmaması yönünde idi.
Demokratik rejim, zaten ülkemizde hep “amaç ve araç” olarak algılandı ve siyasî partilerin hedeflerine ulaşıncaya değin “can simidi” olarak tutundukları siyasal aparat olarak kullanıldı.
Türkiye’de öte yandan cumhuriyet rejimimizin üzerine titrerken ve rejimimizin herhangi bir “karşı devrim” ile darmaduman edilmemesi için de sürekli teyakkuz hâlinde kaldık.
Türkiye’de kamusal alanlarda barışı “olması gerektiği” şekliyle tanzim edemememizin yine en büyük etkeni, kendimiz gibi olmayanlar ile bu ülkede “ortak bir yaşam idealinin” teşkil edilmemesi/edilememesi idi.
Garabet durumlar…
Heyulalar…
Niyet okumalar…
Türkiye’mizde birbirine benzemeyen grupların başvurduğu otomatik yaftalama mekanizmasının nüveleriydi.
Bugün de…
Türkiye’de değişmeyen tek şey değişimdir sloganına rahmet okutacak minvalde gelişmeler devam ediyor.
***
Rejimimizin ayarlarıyla oynamak için ellerinden gelen tüm çabayı hedef için kanalize eden siyasî partilerin ve kadroların varlığı ve öte yandan seküler bir devlet teşkilatlanması içinde faaliyetlerinin “iyi niyet” olarak değerlendirilemeyecek cemaat ve bu cemaat liderlerinin “Şeyh-Şıh” isimleriyle yüceltilerek geniş kitleler üzerinde etkin olma çabaları, ülkemizde esasen neden birlik ve bütünlüğü tesis edemediğimizin yıllara yaslanmış kanıtlarıdır.
Kutsal İslam dinimizin ülkemizde edindiği değerden yola çıkarak, siyaset yapmaya çalışan siyasî partilerin zaten dertleri hiçbir zaman bu ülkenin yoksul ve garip yurttaşları olmamıştır. Türkiye’de 3 Kasım 2002 yılında iktidar değişimi sonucunda, toplumda bazı şeylerin değişeceği minvalinde olumlu ve umutvâr bir hava uyanmıştı. Türkiye’de bu döneme kadar siyaset kurumu ile siyasî partiler var olmasına var idi, ama işte ancak “izin verilenler” kadarıyla politika üretmelerine müsaade ediliyordu.
Türkiye’de hedeflenen yerlere ve arzulanan değerlere ulaşamamamızın en önemli gerekçesi, iktidara aday olan, ülkeyi yönetmek arzusunda olanların, şikâyet ettikleri hususlar noktasında, yönetime geldiklerinde değişimi tetikleme aşamasında “isteksiz” olmalarıdır. Çünkü; geçmiş dönemlerde eleştirdikleri kanunlar, anayasa maddeleri, uygulamalar, teamüller, artık devran değiştiği için ve devranın devamı adına dayanak oluşturmanın bu seferde yeni dönemde “kırmızıçizgileridir.”
Geçmişte tezat olarak toplumumuzun önüne serilen olgular ve sorunlar, yeni dönemde iktidar sahiplerince politik aksın değişmemesi için, korunması gerekenlerin en başında gelmektedir. Türkiye’de sağ-sol cepheleşmesi veçhesinden baktığımızda, sağ siyasî kadroların memlekette sorun manzumelerinin başında gösterdiği olgu ve uygulamaların; mesela Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, bunların demokratik rejimin önündeki en büyük tıkaç oldukları, hatta hâlihazırdaki anayasanın bile kaç kere değiştirilmesine rağmen memleket ihtiyaçlarına cevap veremediğinin ifade edilmesine rağmen yeni anayasa yapımı için içtenlikli ve samimi bir seferberlik inşa edilememiştir.
Nedeni de bellidir. Demokratik bir rejim gerçekten de siyasetçilerin “asgari ölçütlerde tahammülünü” ve “mevcut siyasal sisteme” riayet etmesini ve sadakat duymasını bekler. Zaten Türkiye’de olan-biten şeyler, Türkiye’ye has şeylerdir. Türkiye manzaraları… Türk tipi başkanlık… Türkiye’ye has demokrasi… Uzar gider… Belki, bunda sıkıntı olmayabilir de, bunların, içine eklemlendiğimiz uluslarası sistemdeki karşılığıdır sorunu vaki tutan.
SON YAZILAR