Evet, ne yazık ki bir ülke içerisinde iki ayrı Türkiye’de yaşıyoruz. Birisi yemeye, gezmeye, eğlenmeye doymayan Türkiye, ikincisi ise namerde muhtaç, doymak için yemek bulamayan, yaşamak için ev bulamayan, örtünmek için giysi dahi bulamayan Türkiye. Bu durum hep olmuştur ama öncelerde üçlü Türkiye vardı. Birincisi zenginlerin Türkiye’si, ikincisi yoksulların Türkiye’si, üçüncüsü ise orta direk diye tanımlanan çalışan ve emeklilerin Türkiye’si idi. Şimdilerde ise, üçüncü grup Türkiye bitti. İki Türkiye kaldı. Zenginlerin ve yoksulların var olduğu Türkiye.
Şimdi doğal olarak soracaksınız ki üçüncü Türkiye nereye gitti. Üçüncü Türkiye ikinci Türkiye yani yoksulların Türkiye’sine katıldı. Yani spor tabiriyle küme düştü. Ne zaman küme düştü? Epeydir kan kaybediyordu, sendikaların sözleşme beceriksizliğinden kaynaklı çalışan ve emekliler aleyhine tam olarak bozuldu ve bu yıl da küme düştü.
Bir tarafta ihalelere doyamayan, devlete sırtını dayamış, devletin her türlü olanaklarından yararlanan mutlu azınlık Türkiye’si, diğer tarafta yaklaşık nüfusun yüzde altmış- yüzde yetmişine denk gelen, tabiri caiz ise ekmeğe muhtaç Türkiye’si. Üst gelir grubu dediğimiz harcamada sınır tanımayan, devletten ve devlet şirketlerinden birçok yerden gelir sağlayan, kahvaltısını Avrupa’da yapıp dönen mutlu azınlığın keyfine diyecek yok. Ancak gel gör ki, mutsuz çoğunluğun durumu içler acısı.
Yukarıdaki fotoğraflardan da çıkarılacağı gibi, bir vatandaş ev ya da barınacak bir yer bulamamış Kadıköy rıhtımında banklar üzerinde konaklar ve nerede beslendiği de meçhul olan bir durumda yaşam sürdürürken, diğer bir mutsuz insan topluluğu çöp arabasıyla geri dönüşüm atıklarını toplamaya çalışıp bir yandan da yolda karşılaştığı herhangi birisinden ekmek alması için rica ederken, onlarca, yüzlerce insanın Kadıköy yeme içme mekanlarını doldurmuş olması ve mutluluk sarhoşluğu yaşamaları insanın içini acıtıyor.
Yukarıdaki fotoğraf aslında iki ayrı Türkiye’nin nasıl yaratılmış olabileceğinin ve insanların nasıl kaderlerine terk edilmiş olduğunun da resmidir.
Bu resim ülkemizde ki gelir dağılımının adaletsizliğinin de resmidir.
Bu resim, belki de ülkemizde bilinçli olarak yaratılan ekmeğe muhtaçlığın ne kadar iyi kullanıldığının da resmidir.
Bu resim, ülkemizin üretim toplumundan tüketim toplumuna geçişinin de resmidir.
Bu resim, mutsuz çoğunluğun mutlu azınlığa ne kadar çok mahkûm edilmiş olduğunun da resmidir.
Bu resim, ülkemizde çalışan, dar gelirli, işçi, memur ve emeklilerinin refah düzeylerinin sıfırlandığının resmidir.
Bu resim, bir kısmı iki üç bin liralarla geçinmeye çalışan, bir kısmı yedi bin beş yüz lira maaş alırken aldığı yüzde yirmi beş zamla eline yine yedi bin beş yüz lira geçen emeklinin resmidir.
Bu resim, sokağa çıkmasın, toplu ulaşımı bedava kullanmasın, köyüne dönsün hatta açlık sınırının altında maaş alsın da erken ölsün denilen çoğunluğu memur emeklisi olan emeklinin resmidir.
Bu resim ülkemizde derinleşen yoksulluğun resmidir.
Bu resim hukuksuzluğun ve adaletsizliğin resmidir.
Gelin, tüm olumsuzlukları giderip, insanların yaşam kalitelerini artırarak bu resmi yeniden çekelim.
Yaşar GELER
SON YAZILAR