Tartışma yaparken veya herhangi bir olguyu değerlendirip tanımlarken, her nedense hep bir “önyargı” tuzağına düşüyoruz.
Bugün…
Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında defacto başkanlık sistemi tatbik edilmekte.
Tamam da buradan hareket ederek…
Türkiye’yi Güney Amerika başkanlık modelleriyle ve demokrasileriyle kıyaslamak ne kadar “rasyonel”?
Her sözün başında…
Türkiye’deki siyasal rejim ile ABD’yi ya da ne bileyim Kuzey Kore veya Türki Devletlerindeki babadan oğla yönetimin geçmesini hatırlatmak, ne kadar doğru bir tespit?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasi refleksiyle tecrübesi, bu bahsi geçen ülkelerden daha fazla değil mi?
Yer yer görüyorum… Darbe histerisi yine hortlatılmak isteniyor… Artık köprünün altından çok sular geçti.
Evet… Türkiye’miz 2016 yılında FETÖ terör örgütü tarafından rayından çıkarılmak istendi. Ama bu bağlamda, Türkiye’de sandık ve demokratik mekanizmaların dışında iktidar yolları düşünmek için, insanın aklını yitirmesi lâzım gelmekte.
Türkiye’yi değerlendirirken lütfen biraz daha hassas olalım. Hadi şimdi siyasetçileri anlıyorum, icra ettikleri siyasetin doğası gereği stres üretmeleri gerekiyormuş hissine kapılabilirler. Zaten siyasetçilerin siyaset yapma tarzları daha çok “gerginlik” üzerinden.
Ama… Toplumun değer verdiği aydın, yazar, gazeteci titrine sahip kişilerin, Türkiye üzerine okuma yaparlarken azami düzeyde dikkat etmeleri gerekir. Türkiye’de hiçbir zaman yönetim bu saatten sonra babadan oğla geçmez. Türkiye, ne Güney Amerika ülkelerine benzer ne de Kazakistan ya da Özbekistan…
Demokrasi, belki şu son yıllarda yalpalıyor olabilir ama bir söz sarf ederken komik duruma düşmemek gerek: Mesela babadan oğla yönetimin geçmesi gibi.
SON YAZILAR