Sabah gazetesi başyazarı Sayın Mehmet Barlas, geçen bir köşe yazısında “kıymet bilmekten” bahsetmişti.
Tabii ki söz yine dönüp dolaşıp Sayın Erdoğan’a gelmiş idi.
Artık Türkiye’de Sayın Barlas’ın Sayın Erdoğan’a olan sevgisi biliniyor.
Yazıda, yine geçmişte Türkiye’mize hizmette bulunmuş Turgut Özal’dan da bahsetmişti, Sayın Barlas.
Tabii şu bir gerçek, ülkemize has bir durum mudur, bilmiyorum ama gerçekten de yaşarken “kıymetini” bilemediğimiz değerlerimizin ardından nedense hep “vahlanıyoruz”.
Bu bağlamda, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Siyaseti içindeki önemini yadsıyamayız.
Lâkin, son dönemlerde Türkiye’nin iç siyasette kâh sistemsel gelişmelerden kâh yine sosyolojik tepkilerden ötürü görünümü hiçte iyi değil.
Bakın, ben her zaman, “taşı gediğine koymayı” tercih etmişimdir. Doğruya doğruyu söyleyeceğiz. Ülke adına başarılmış olumlu işleri, yine aziz milletimiz ve vatanımız için hayata geçirilen proje ve hizmetleri el üstünde tutacağız.
Hani “demokrasi”, “demokrasi” diye avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz ya, demokrasi bir bakıma, “vicdan” ve “erdem” hasletlerinin doğru düzgün içselleştirildiği bir idare biçimidir.
Yine, demokrasi ve çağdaş devlet olmanın gereği dünyayla bağımızı koparmadan, yine milli ve yerli bir devlet olarak vatandaşlarının en yüksek menfaatlerini gözeterek politika yürütülmelidir.
Son günlerde, uluslararası düzeyde devletlerin, “dünya liglerindeki” görünümlerini belirleyen ya endeksler ya da istatistikler açıklanmakta.
Ben kendimce bu veri demetlerini önemsiyorum. Neden? Neden olacak, sonuç olarak biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, çölde bir başımıza yaşamıyoruz.
Farklı bölgelerdeki farklı ülkelerle, hem siyasi hem de ekonomik ilişkiler içindeyiz.
Hani şu artık popülerleşen “istikrar”, “sürdürülebilir kalkınma/büyüme” lafları var ya, bunlarla çok fazla ilintili.
* * *
SÖZCÜ gazetesinde bu bağlamda iki veri demeti vardı.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki John Hopkins Üniversitesi’nden ekonomist Prof. Steve H. Hanke’nin hazırladığı “Dünya Sefalet Endeksi”, Türkiye için kötü bir tablo ortaya koymuş.
Türkiye, 156 ülke içinde 21’inci olmuş. İşsizlik, enflasyon, faiz oranı ve milli gelirdeki azalma gibi kriterlere göre belirlenen listede, bir ülke ne kadar üst sıradaysa, durum o kadar “vahim” anlamına geliyormuş.
1- Venezuela 21- Türkiye 154- Katar
2- Zimbabve 22- Namibya
3- Sudan 23- Gabon
4- Lübnan 24- Kongo
5- Surinam 26- Irak
6- Libya 53- Yunanistan
7- Arjantin 94- Rusya
8- İran 109- ABD
9- Angola 145- Almanya
10- Madagaskar 152- Çin
Yine, Türkiye, 2021 yılı “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde 139 ülke arasında 117’nci sırada yer almış.
İşte demokrasi dediğimiz yönetim sanatı böyle bir şey. Demokrasinin kurum ve kurallarıyla işbaşına gelen iktidarlar, demokrasinin en temel, asgari müştereklerinde halklarına olması gerekeni sunamazlarsa, toplumda baş gösterecek homurdanmalara da hazırlıklı olmak durumundadırlar.
Sonuçta, bir devleti/ülkeyi kalkındıracak ve refah seviyesini arttıracak asgari gerekler, hiç şüpheniz olmasın ki “hukuk devleti” ve “demokratik yönetişim” ilke ve değerleridir.
Bu bağlamda, meydanlarda Almanya’dan veya Fransa’dan çok iyi olduğumuzu söylemenin ne kadar “inandırıcı” olduğunu da, okuyucularımızın engin ferasetlerine bırakıyorum.
Şu bir gerçek...
Türkiye’de iktisadî ve yönetimsel sorunlar artarak devam etmekte.
Bu ülkeye hizmet eden politikacılarımız gerçekten de çok kıymetlidirler de, bu politikacılara teveccüh eden yurttaşlar ne kadar kıymetlidir?
SON YAZILAR