Türkiye’de siyaset esasında pek sevilmez.
Yazıya böyle kitabın ortasından girdiğime bakmayın.
İnsanlarımızın kafasında yer etmiştir.
Ne?
Kahvehanelerde, sohbet için bir araya gelinen yerlerde insanlarımızın siyaset konuştuğundan dem vurulabilir.
Acaba, gerçekten de sosyo-politik realite bu yönde midir?
Ben, bu şekilde olduğunu pek düşünmüyorum.
Siz, bakmayın insanlarımızın oturdukları yerlerde okey felan oynarken memleket kurtardıklarına!
Özellikle…
Toplumumuz içinde kadınlarımızın ben siyasetten hoşlanmadıklarına kaniyim. Bu yönde uzun yıllardan beridir oluşmuş bir kanaatim var.
Pekâlâ, bu bir “önyargı” değil.
Gerçekten de neden acaba özelde kadınlarımızda, genelde de toplumumuzda siyasete ilgi düşük düzeyde?
Siz de zaman zaman kamuoyunun nabzını tutmak için yapılan seçim anketlerine bakıyorsunuzdur.
Burada, ankete katılanlara, yine bazen ülkemizde en güvendiğiniz kurum/kişi hangisidir, şeklinde sorular yöneltilir.
Çıkan sonuçlar da pek şaşırtıcı olmaz:
En önde, yani birinciliği genelde politikacılar/siyasetçiler alır.
Toplumumuzda yaygın bir inanç ve kanı vardır:
Siyasetçiye güvenilmez, diye.
Neden?
TÜRK DİL KURUMUNUN internet sözlüğü siyaseti şöyle tarif etmiş:
“Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış.”
Şimdi burada bir tuhaflık var!
Belki, insanlık tarihinin ilk kilometre taşlarının döşendiği zamanlarda, siyaset belki sadece “ayrıcalıklı ve seçkin” kişilerin uhdesindeydi. Zaten tarih ve siyaset kitaplarını karıştırdığınızda, ilk dönem insanlık serüveninde siyasetin, aristokrat diyebileceğimiz zümrelerce yapıldığını görürsünüz.
Sanayi Devrimi ile birlikte modern ulus devletlerin inşası, kanımca ön plana vatandaş-bireyi çıkarmıştır.
Yine toplumumuzda, “siyaset”, “siyasetçi”, “devlet” ve “bürokrasi-bürokrat” kavramlarına bakış daha önce belirttiğim gibi pek olumlu yönde olmamıştır.
Ne ki hemen hemen tüm toplumlarda ve ülkelerde “siyasetten” kurtuluş yok gibi. Tabii ki siyaseti yaşamımızın merkezine koyacağız diye bir şey de yok.
Bizim gibi gelişme evrelerini henüz tamamlayamamış toplumlarda, insanlar siyasete sadece “devlet işleri” ve “büyüklerimiz bizden daha iyi bilir” anlayışıyla baktıklarından, esasında ülkenin ve devletin kaderini belirleyecek mevzularda hep pasif durumda kalırlar.
Demokrasi daha önce de ifade ettiğim gibi “halk idaresidir.” Ama burada önemli olan modern ulus devletlerin, vergi veren yurttaşlarının, hem bireysel yani kendilerinin hem de içinde varoldukları toplumlarının geleceğini tayin edecek karar mekanizmaları ve süreçlerinde kendilerini nerede gördükleridir?
Eğer siz demokrasiyi, siyaseti ve devletin toplum üzerindeki nizam verme gücünü, sadece seçimden ibaret telakki ederseniz, ileride vuku bulacak aleyhte gelişmelerden görece olsa da sorumlu olursunuz.
Burada ifade etmek istediğim…
Vatandaşlar evet belki politikaya ilgi duymayabilirler. Ama siyasete, lügatteki(sözlük)kelime anlamıyla yaklaşmamalarıdır. Bugün Türkiye’de de diğer ülkelerde de, toplumsal ilişkilerden tutunda, yaşayışın huzur ve barış iklimi içinde devam etmesi siyasetle, hatta iktisadî gelişmelerin; ücretlerin artması düşmesi, enflasyon, gelir ve servetin dağılımı ve daha birçok husus bu bizlerin duyarsız kaldığımız olgularla ve bunların türevleri kavramlarla çok yakından ilgisi vardır.
SON YAZILAR