TÜRKİYE’Yİ ANLAMAK… 31 MART’IN ARDINDAN… İZAHI NE?

Nihayet uzun soluklu seçim serüvenini geride bıraktık.

Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayıp mahalli seçimler ile sonuçlanan seçim yolculuğu, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi toplumumuzu yordu.

Neredeyse bir yıldır seçim işleriyle uğraştık.

1 NİSAN olarak artık önümüzde büyük ihtimalle seçimsiz bir dönem bizleri bekliyor.

31 MART mahalli seçimlerinin sonuçları uzun dönemde konuşulacak ve irdelenecek.

Ama şunu unutmamak gerekiyor, hemencecik belirtmek istedim, bu ülkenin başında hâlen Sayın Recep Tayyip Erdoğan var. Yani hâlen bir AK PARTİ ve Erdoğan realitesi görmezden gelinemez.

Bence, bu yerel seçimlerde bir “başarı” var. Bakıyorum da iktidara “göbekten bağlı” medya mecralarında, bu elde edilen başarıdan ötürü, bu sağlanan gelişmenin bir “hafifsenmesi” yoluna gidiliyor, tabii ki hür iradeleriyle istediklerini serdetme özgürlükleri var.

Öte yandan, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in şu ifadesine yüzde yüz katılıyorum:

“Cam taban eşiği aşılmıştır.”

Gerçekten de bakıldığında senelerce Cumhuriyet Halk Partisi için ileri sürülen tez, CHP’NİN %25-30 barajını geçemeyeceği üzerineydi. Esasında, CHP üzerinde bir “atalet” olduğu söylenmekte idi ki ben de buna katılmaktayım. Uzun uzadıya analizlere gerek yok. Genel seçimlere daha çok süre var, bu zaman zarfında bu mahalli idareler seçiminin getirdikleri ve götürdükleri incelenecektir.

Şu bir gerçek, Cumhuriyet Halk Partisi Ege Bölgesi’nde neredeyse silme, Trakya hakeza öyle silme, Akdeniz Bölgesi’nde epeyce bir yerin belediyeliklerini önemli bir oranda hanesine yazdırdı. Esasında burada önemli olan, Karadeniz Bölgesi’nde atılımlar yapılarak belediye başkanlıklarının kazanılması idi. Yine, iç bölgelerde daha önce esamesi bile olmayan CHP’NİN, çokça olmasa bile hani bahsettiğimiz “atalet duvarının” yıkılması adına belediyelikler elde etmesi önemliydi.

***

Genel Başkanların konuşmalarına baktığımızda da artık bir olgunluk yakalandığı söylenebilir. Hem CHP Genel Başkanı hem de AK Parti Genel Başkanı toplumumuzu geren, kutuplaştıran ve ayrıştıran dil ve üsluptan özellikle uzak durdular. Bunlar önemli detaylardır. Gerçekten de baktığınızda artık Türkiye’de “demokratik refleksler” yerli yerine oturmaya başladı. Programlara katılan konuk yorumcu ve analizcilere baktığımda, katılım oranını geçmişle mukayese ederek düşük bulduklarını ifade ettiler. Ama bu, ne olursa olsun Türk halkının sandığa gitme ve sandığa sahip çıkma tutumunun azımsanmasına, bir bahane olamaz.

Türkiye’de bunca yıllar darbe ve muhtıralar ile siyaset kurumunun ve demokrasi tavır ve tutumlarının önüne tıkaç olunmaya çalışılmışsa da, şu bir gerçek ki ülkemiz vatandaşları her şeye rağmen, “şeklen bile olsa” demokrasinin gereklerini yerine getirmekten arka kalmamıştır. İşte bu yüzden siyasetçilerin seçimlerin ardından kullandıkları dilin itidale davet yönünde olması, ân itibariyle toplumumuzda cereyan edebilecek menfi hadiselerin önünü de böylelikle kesmiştir. Neden? Çünkü yıllarca deneyimledik ve gördük. Ülkemizde kutuplaştıran ve yurttaşlarımızı ideolojik kamplara bölen politik dil, son tahlilde ülkemizde tansiyonun yükselmesine ve acı vakaların tezahürüne neden olmuştur.

Bu bakımdan…

Bu yerel seçimlerin “kesin olmayan neticeleri” üzerinden olasılık hesaplarına konu olacak senaryo kurmacaları yapmak, uzgörüşte bulunmak, kanımca, rasyonelce değil duygusalca bir yaklaşım olacaktır.

Demek istediğim, işte efendim Ekrem İMAMOĞLU mu Mansur YAVAŞ mı Özgür ÖZEL mi gibi…

Bu saydığımız politikacıların hepsi de CHP’NİN çatısı altındadır. Ama unutulmaması gereken tıpkı ülkeyi yönetecek Sayın Erdoğan’ın olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’dir.

Bu bağlamda bu saatten sonra yapılacak en güzel hareket, CHP belediyeliklerinde iktidar partisine malzeme olmayacak bağlamda mahalli idareler hizmetlerinin ifa edilmesidir. Buradan da kastım sadece “sosyal belediyecilik” faaliyetleri değil, fiziki yatırımların, belediye kanunlarının cevaz verdiği hudutlarda, yine belediye sınırlarında yaşayan halkların yoğun streslerini atabilecekleri klasik belediyecilik hizmetlerinin vaat edildiğiyse mümkün olanlarının yerine getirilmesidir. Yoksa bu elde edilen zaferler “havada” kalmaya mahkûmdur.   

BELEDİYELER

EKONOMİ